Her Zaman mı? — Felsefi Bir Sorgulamanın İzinde
Bir Filozofun Bakışından: “Her zaman”ın Mutlaklığı
“Her zaman” ifadesi, kulağa sıradan bir zaman vurgusu gibi gelebilir. Oysa bir filozof için bu, insan aklının evrensel ile tikeli, zorunlu ile olumsalı ayırma biçimidir. “Her zaman” derken, biz yalnızca tekrar eden bir alışkanlıktan mı söz ederiz, yoksa zamandan bağımsız bir hakikati mi ima ederiz?
İşte felsefenin sorusu burada başlar: Eğer bir şey her zaman geçerliyse, o zaman onun değişimden bağımsız bir özü vardır. Fakat varlık dünyasında hiçbir şey değişimden azade değilse, bu “her zaman” kime ya da neye aittir?
Etik Perspektif: Değerlerin Sürekliliği Üzerine
Etik açıdan “her zaman doğru” ya da “her zaman yanlış” gibi ifadeler, insan vicdanının evrenselliğini sorgular.
Bir eylem gerçekten her zaman doğru olabilir mi? Örneğin yalan söylemek, Kant’ın ahlak yasasında koşulsuz olarak yanlış kabul edilir. Ancak Nietzsche’ye göre her yasa, bir gücün ifadesidir; dolayısıyla “her zaman” denilen şey, iktidarın sürdürülebilirliğiyle ilgilidir.
Bu noktada okuyucuya şu soruyu bırakabiliriz: “Eğer bir davranışın doğruluğu koşullara bağlıysa, o hâlde evrensel ahlakın zemini nerede başlar?”
Etik Görelilik ve Evrensel İlkeler Arasında
İnsanlık, tarih boyunca “her zaman iyi olan” bir ilke aradı: adalet, merhamet, dürüstlük… Fakat kültürden kültüre, çağdan çağa bu ilkelerin biçimi değişti.
Demek ki her zaman ifadesi, etik açıdan bir idealin diliyle konuşur; fakat gerçek hayatta bu ideal, sürekli yeniden yorumlanır. Belki de “her zaman”ın kendisi, değişmeyeni arama arzusu kadar insana aittir.
Epistemoloji: Bilginin Sürekliliği ve Değişkenliği
Bilgi açısından her zaman doğru olan bir yargı var mıdır? Bilimsel bilgi, sürekli olarak yanlışlanabilirlik ilkesine dayanır. Dün doğru kabul edilen bir kuram, bugün geçerliliğini yitirebilir. O hâlde “her zaman doğru” bilgi mümkün müdür?
Descartes’ın “düşünüyorum, öyleyse varım” önermesi, belki de insanın sahip olabileceği tek mutlak bilgidir.
Ancak bu bilgi bile, öznenin varlığını merkeze aldığı sürece geçerlidir — yani özne yoksa bilgi de yoktur.
Bu noktada şu soru belirir: “Eğer her bilgi özneye bağlıysa, o zaman ‘her zaman’ doğru olabilecek bir bilgi nasıl mümkün olur?”
Ontoloji: Varlığın Zamanla İlişkisi
Ontolojik düzlemde “her zaman”ın karşısında duran şey oluştur.
Her varlık, sürekli bir oluş halindedir; doğar, değişir, dönüşür, yok olur.
Bu durumda “her zaman var olan” sadece “varlık”ın kendisidir — ama biçimleri sonsuz çeşitlilikte değişir.
Parmenides’in “var olan vardır, yokluk yoktur” önermesi, bu açıdan “her zaman”ın ontolojik temelidir.
Ancak Herakleitos’un “aynı nehirde iki kez yıkanılmaz” sözü, bu temeli sarsar: Varlık, süreklilik içinde değişimdir.
Bu karşıtlık, bizi şu ikileme getirir: “Her zaman var olan, aslında her zaman değişen midir?”
“Her Zaman mı?” — İnsan Zihninin Sonsuz Döngüsü
İnsan zihni, belki de her zaman kelimesiyle kendi huzur arayışını dile getirir.
Değişen dünyada sabit bir anlam, geçici hayatta kalıcı bir değer, belirsizlik içinde kesinlik isteriz.
Fakat her “her zaman” ifadesi, zamanın akışına meydan okumaktır. Oysa zaman, hiçbir meydan okumayı kaybetmez.
Belki de felsefi olgunluk, “her zaman” arayışını bırakıp “şimdi”nin derinliğinde yaşamayı öğrenmektir.
Çünkü her zaman dediğimiz şey, belki de sadece “her an”da var olan bir yanılsamadır.
Düşünsel Bir Kapanış
Okuyucuya son bir soru: “Her zaman” dediğinde, gerçekten zamandan bağımsız bir hakikati mi kastediyorsun — yoksa değişimi inkâr eden bir arzuyu mu?”
Bu soru, belki de felsefenin hiç bitmeyen başlangıcıdır.